Blog Arşivleri

“Antique Bakery” animesi de varmış^^

günlerdir yokum, aslında varım da buralara uğramıyorum.. öyle boş boş düşünüyorum, özellikle  dünyanın adaletsizliğini.. aynı süreç sonucunda doğan, aynı etten kemikten oluşan insanların yaşadıkları ayrı ayrı hayatlara bakıp isyan ediyorum.. isyanlarım çaresizliğe dönüşünce de bambaşka isyanlar doğuyor ve bu kısır döngü içerisinde dönüp duruyorum..

her neyse kaçıp buraya geldim ben de, dönüyorsam burada döneyim hiç değilse 🙂 vee şimdi bana anime izletmeyi de başaran çook tatlı bir filmden bahsedeceğim: “Antique Bakery”

her şey bir gün aşağıda görmekte olduğunuz Ft Island videosunu izlememle başladı. neymiş bu film nasılmış diye bir araştırma yapayım derken kendimi ekran karşısında buldum 🙂 gerçi çok değişik yorumlar dolaşıyordu nette: ” çok acaip sahneler var, ama ha izlemeyin” falan yazıyordu çoğu forumda. ama insanoğlu işte, neyi izleme dersen ilk onu izler malesef 🙂

filmin konusundan bahsedersek, zengin ama sorunları olan Jin Hyuk -Joo Ji Hoon- pastane açmaya karar verir. ve pastacı olarak ilk işe müracaat eden kişi lisedeyken kendisine ilanı aşk eden ve kendisine çok kötü bir karşılık vermiş olduğu “şeytani cazibeli gay” Sun Woo’nun -Kim Jae Wook- ta kendisidir 🙂 çocuk bu lakabının hakkını da vermektedir ama, onu gören kimse ne olursa olsun ona aşık olmaktan kaçamaz, tabi Jin Hyuk hariç 🙂 bu arada Sun Woo’nun her hali ayrı güzeldi filmde,  mutfakta bambaşka gaybarda bambaşka bir insana dönüşüyordu adeta..

buyrunuz pastacı Sun Woo:

bu da nam-ı diğer  “şeytani cazibeli gay” 🙂


böyle bir dönüşüm içerisinde bu tatlı çocuk işte.. her neyse, bu Sun Woo’cuk Fransa’da pastacılık eğitimi almış, işinde uzman bir pastacıdır ama tek sorunu kadınlardan korkmasıdır malesef.. o yüzden pastaneye birbirinden güzel kadın garsonlar alma hayalindeki Jin Hyuk sap sap erkek çalışanlarıyla kalakalır 🙂 sonra pastaneye eski bir boksör olan Ki Beom -Yoo Ah In- ve Jin Hyuk’un eski koruması Soo Yeong -Choi Ji Hoo- da girer ve ortaya mükemmel bir kadro çıkmış olur 🙂

filmin en ilginç kısmı ise küçükken kaçırıldığı adam tarafından her gün pasta ile beslenmiş olan Jin Hyuk’un tatlı hiç bir şey yiyememesi hatta yeyince kusmasıydı. bu pastanecilik işine de sırf o adamı bulmak için girmişti, çünkü kaçırıldığı günleri hatırlayamıyordu.. bu arada söylemeden geçmeyeyim bu filmde Joo Ji Hoon’a bayıldımm.. Goong’ta kendisini hiç sevmezdim, hem tipi hoş değildi hem de karşısında Kim Jeong Hoon gibi bir fıstık vardı, kısaca hiç şansı yoktu 🙂 ama burada acayip karizmatik, çok tatlı bir şey olmuş kendisi.. kendisine her fırsatta asılmayı ihmal etmeyen Sun Woo’yu terslemeleri falan bir harikaydı 🙂

iki resim arasındaki 7 farkı bulunuz 🙂

daha sonra filmimize bir de Sun Woo’nun Fransa’da bırakmış olduğu dünyaca ünlü pastacı Jean-Baptise Evan -Andy Gillet- girer. ve onu Fransa’ya geri dönmek için ikna etmeye çalışır ama Sun Woo hem Jin Hyuk’u sevmektedir hem de çırağı Ki Beom’u bırakmak istememektedir ve sonuçta acayip şeyler olur..

itiraf ediyorum ilk izlememde iki erkeği (Sun Woo ve pastacı sevgilisi)yatakta görünce pek hoşlanmadım, ama Sun Woo öyle tatlı, çıtkırıldım, kız gibi bir şey ki insan pek de rahatsız olmuyor aslında.. Korelilerin çoğu böyle olsa da Kim Jae Wook burada gerçekten rolününün hakkını vermişti 🙂

sonra bir de öğrendim ki bu film bir anime uyarlamasıymış.. filmi çok sevdiğim için onu da izledim.. Şeker Kız Candy ve Kaptan Tsubasa (hastasıydım kendisinin 🙂 ) dan sonra ilk animem oldu.. çok da sevdim. harika bir şey olmuş, olaylar iki saate sığrıdılmak zorunda kalınmaksızın detaylıca anlatılmış..  yalnız Sun Woocuğum filmde daha yakışıklıydı ve Kore versiyonundaki Ki Beom karakteri animede daha ön plandaydı, çok da tatlıydı kendisi ha 🙂

filme ve animeye dair yorumlarıma gelirsek, ben filmi çok beğendim. bunun sebebi de yönetmenin harika bir iş çıkarmış olması kesinlikle. filmde  geçmiş ve gelecek sürekli iç içe geçiyor, hingi olay geçmişe ait, hangi olay geleceğe anlayamıyor insan.. mesela hem geçmişte hem de gelecekte çocuk kaçıran biri var ve hangisi kim, kimi kaçırıyor çok karmaşık.. psikolojik unsurlar da harika işlenmiş.. Jin Hyuk’un kötü anılarını bir dolaba sakladığı sahne favorimdir mesela.. ayrıca bir insanın pasta gördüğünde midesinin bulanması insana değişik şeyler düşündürüyor.. bizler de böyle güzel şeyleri kötü anılarımızla kirletebiliyoruz, güzel bir şarkıya bile tahammül gösteremiyoruz bazen.. garip insanlarız kısaca..

animesinde ise olaylar daha düz gidiyor, geçmiş- gelecek geçişi fazla yok. ayrıca filmde Sun Woo Jin Hyuk’a bayağı aşıktı, animesindeki daha şıpsevdi çıktı, bizim bodyguard Soo Yeong’a bile yazdı bi ara 🙂

kısaca bu film izlenmeli.. kendisi bana Kim Jae Wook’u da, Joo Ji Hoon’u da, Yoo Ah In’i de  sevdirdi. öyle ki Kim Jae Wook’un “Marry Me Mary” dizisinde oynayacağını duyduğumda sevinçten zıp zıp zıplamıştım 🙂 amaaaa.. hazır olun, ben filmi izler izlemez hasta halimle kocaman bir pasta yapmıştım, öyle acaip pastalar var ki filmde, film bitince pasta yemeden olmuyor, gece izlemek tehlikeli o yüzden 🙂 pastanızı alıp oturun ekran başına, iyi seyirler^^

“Mary stayed out all night” en çok beklenen dizi^^

Jang Geun Suk bebeğimin yeni bir dizi çekeceğini duyduğum günden itibaren adeta günleri saydım denebilir. bunca zamandır hiçbir diziyi bu kadar beklememiştim. büyük bir Jang Geun Suk ve You are Beautiful hayranı olduğum için çok iyi bir haberdi bu benim için.. hele de uzun saçlı, tarz bir rockçı olacağını öğrendiğimde daha da heyecanlandım. eminim yine çok güzel bir dizi olacaktı bu da. ama.. partnerinin Moon GeunYoung olduğunu öğrendiğimde çok da sevindim denemez. bu kızdan pek hoşlanmıyorum, hatta en sevmediğim Koreli aktris denebilir kendisi için. bu antipatimin belirli bir sebebi yok. belki Cindrella Sister dizisinden dolayı soğumuş olabilirim kendisinden.. her neyse, olsun dedim Jang için izlenir, partneri farketmez benim için.. hele bir de ikinci adamın Kim Jae Wook olduğunu öğrendiğimde sevincim katlandı resmen. henüz Antique Bakery filmini yeni izlemiştim ve kendisine bayılmıştım. (şu an da Coffee Prince’ı izliyorum, kendisine hala bayılmaktayım:) ikisi bir arada harika olacak diyordum..

sonunda izledim diziyi.. izlemeyenler için konusundan kısaca bahsedeyim. bir üniversite öğrencisi olan Wi Mae Ri’yi -Moon GeunYoung- babası borçlarının ödenmesi karşılığında eski bir arkadaşının oğlu Byun Jung In -Kim Jae Wook- ile evlendirmek ister ve kağıt üzerinde evlendirir de. fakat tanımadığı biriyle evlenmek istemeyen  Mae Ri babasına bir kaza sonucu tanıştığı rockçı Kang Moo Kyul ile evlendiğini söyler ve sonuç olarak bu iki çocukla da bir süre evliymiş gibi yaşayarak aralarında bir seçim yapmak zorunda kalır..

konu her ne kadar klişe olsa da çok güzel işlenmiş. ben diziyi çok beğendim. Jang Geun Suk faktörü diziyi ne olursa olsun izlenebilir kılmış olsa da dizi de güzeldi gerçekten. dizideki hoşlanmadığım karakterler ise  Mae Ri ve Jung In oldu. bir türlü Mae Ri ve Moo Kyul’un sevgili olduğuna kendimi inandıramadım, ikisini yakıştıramadım hiçbir şekilde. Moo Kyul acayip yakışıklı, havalı, kızlar etrafında pervane falan.. Mae Ri ise silik, hiçbir çekiciliği olmayan adeta bir ortaokul öğrencisi.. 14 yaşından büyük göstermiyor. saçları bir felaket, benim saçlarım ancak banyodan çıkıp saçlarımı kuruttuğumda o hale gelebiliyor, bir kez olsun fön çekmedi saçına. artı kahküllerinin uzunluğundan yüzünü göremedim bir türlü. oysa Cindrella Sister’da kendisini çok beğenmiştim. hele ilk bölümlerdeki uzun saçlı halleri bir harikaydı. kısaca ikisi yanyana hiç ama hiç hoş bir görüntü ortaya koyamadılar. bu yüzden aşklarına da bir türlü inanamadım,  bunun bir dizi olduğu hiç aklımdan çıkamadı izlerken..

Jung In’e gelirsek, ne kadar büyük umutlarım vardı benim dizi başlamadan önce.. Antique Bakery’nin tatlı pastacısı Sun Woo’ma tekrar kavuşacaktım. öyle olmadı. feci bir karakterle karşıma çıktı kendisi. ilk bölümlerde acayip donuktu. hiçbir etkisi yoktu diziye. sonra esas kızdan hoşlanır gibi olsa da yine donukluğunu kaybedemedi ve o şekilde bitirdi diziyi. saçları da hiç hoş değildi, kendisi tam bir uzun saç insanı, saçlarını kestirince bütün havasını kaybetmiş.. malesef..

dizide ilgimi çekmiş olan karakterlerden biri de Mae Ri’nin babası oldu. ilk defa böyle bir Koreli ile karşılaştım. kendisi kesinlikle Türk olarak doğmalıymış, yanlış memlekette yaşıyor bence:) neden mi? ilk bölümde Moo Kyul’u görünce ” bu uzun saçlar da ne, kız mısın erkek misin” dediğinde gülme krizine girmiştim. adam Koreli erkeklerin kız güzelliğinde olmasına, kızlara benzer saçlarının olmasına falan alışamamış hala yazık:) bir bölümde de Moo Kyul’un annesinin kısa eteğine şöyle bir yorum yapmıştı: “şu giydiğin eteğe bak, boyun kadar oğlun var utanmıyor musun?” Kore’deki kadınları yaşlarının olmadığını, her yaşta istedikleri gibi giyinebildiklerini de bilmiyor sanki:) ve üstüne üstük bu adam Kore’deki nadir şişman erkekten birisi.. ee daha ne olsun?:)

dizinin en güzel yanı da bol şarkısının olması ve bu şarkıların çoğunu Jang’ın söylemesi:) başka bir şey istesem olacakmış yani.. bu çocuk her dizisinde filminde şarkıcı olsa, o kadife sesiyle şarkılar söylese heep:) özellikle “hello hello” ya bayıldım. bu şarkının dizinin son bölümlerinde ortaya çıkması ise yazık olmuş. main ost olacak kadar güzel.. yalnız ost konusunda çok ilginç bir şeyle karşılaştım dizide. dizinin “she is mine” adlı şarkısını ben 16 bölüm boyunca Jang söylüyor sandım ama “Sweet Sorrow” adlı bir grup söylüyormuş. özellikle şarkının nakarat kısmını söyleyen çocuğu çok merak ettim, inanılmaz bir şey, iki insanın sesi birbirine ancak bu kadar benzeyebilir.. şarkıyı buradan dinleyebilirsiniz:

diziyi izledikten sonra bu şarkıyı başkasının söylemiş olduğunu öğrenince şoka girmiştim “hatta olamaz böyle bir şey yanlış yazıyor burada” demiştim:) -ki bahsettiğim yer de youtube:)- ama doğruymuş.. bu grubun birkaç şarkısını daha dinlemeliyim sanırım, ancak öyle ikna olacağım..

yukarıda görmekte olduğunuz kısım ise kesinlikle dizinin en komik sahnesi.. burada Mae Ri ve Moo Kyul zorunlu kelepçeleniyorlar ve Moo Kyul aynı gün bir barda iş bulabilmek için sahnede şarkı söylemek zorunda kalıyor. Mae Ri de bar sahibinin tuhaf bakışları karşısında Moo Kyul’un yanında dansetmek zorunda kalıyor, ama ne dans:) feci komikti kısacası.. kısa süreliğine ısındım kendisine bu sahneden sonra:)

şu gülüşe bakın ya, bir insan ancak bu kadar güzel gülebilir.. her neyse nerde kalmıştım, 14. bölümde Moo Kyul’un sahnede “hello hello”yu canlı olarak söylemesi de bir harikaydı. sanki sahnlerde şarkı söylemek için yaratılmış, bir insana şarkı söylemek bu kadar mı yakışır Allahımmm! hareketleri, kıyafetleri falan yıkılıyordu adeta, 10 numaraydı her zamanki gibi.. işte o performans:

bu diziyi 15. bölüme kadar büyük bir keyifle izledim. çünkü diğer dizilerdeki gibi çok fazla entrika yoktu, tam bir romantik komediydi, aşk dizisiydi kısacası. yanlız 15. bölümde tuhaf bir biçimde ikili ayrıldı ve sebepsiz yere karşı karşıya gelip konuşamadılar bile koca bölüm boyunca. hain senarist Jang’ın gülümseyeceği tek bir sahne bile yazmamış, çocuk adeta beton gibiydi. ama bu süreç yalnızca bir bölüm sürdü çok şükür, son bölümde yine yüzü gülebildi çocukcağızın:)

dizinin finaline gelirsek, sonunu çok fazla beğendiğim söylenemez aslında. en azından evlilikle bitmesini umardım. bu sonuçta bir dizi ve kendisini tamamlayıcı bir sonla bitmesi gerekliydi bence. yıl atladıktan sonra da hala sevgili olmaları ve Mae Ri’nin o yıllar zarfında defalarca ayrılıp barıştıklarını söylemesi olmadı bence. ancak dizilerde var olan böylesine imkansız, masalsı aşklara masalsı sonlar yakışır bence..

bu resmi de koyamadan edemedim. burada Moo Kyul Mae Ri’nin henüz yarısını örebilmiş olduğu eldivenleri takmış kızcağızı düşünmeye başlıyor ilk defa.. neyse, son olarak ben bu diziyi çok beğendim diyebilirim. sorunsuz, entrikasız rahat bir dizi izlemek isteyenler kaçırmamalı. bana da artık Jang’ın bir sonraki dizisini beklemek kaldı. o da ancak seneye dizi çeker sanırım, kendisi oldukça yavaş bu konuda.. neyse, sırada “You are My Pet” var. umarım o filmde de saçını kestirmez. bu kıvır kıvır saçlarını orada da görmek istiyorum ben!